Keşmir’deki direniş gruplarının çatı oluşumu yayınladığı mesajla Hindistan işgaline dikkat çekti.
Hindistan işgali altındaki Keşmir’de Hint güçlerinin baskısı günden güne şiddetlenirken, artan baskılarına dikkat çekme amacıyla Keşmirli direniş gruplarının çatı oluşumu bir açıklama yaptı.
Açıklama “Birleşik Cihat Konseyi” isimli çatı oluşumun sözcüsü Seyyid Sadakat Hüseyin’in imzasıyla yayınlandı.
Hindistan’ın bölgedeki baskı ve asimilasyon politikalarına hız verdiğine vurgu yapılan “Hindistan Küresel Jeopolitik Koşullardan Cesaret Alıyor” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bugün, Keşmir’in beş cesur özgürlük aktivisti, kuşatma altındaki vatanımızın yabancı Hindistan işgalinin zincirlerinden kurtulmasına şehadet etme arzusuyla Kulgam’da hayatlarını feda etti. Kararlarını kendi kanlarının kutsal mürekkebiyle yazan bu şehit direniş askerlerine selamlarımızı sunuyoruz.
Ne yazık ki dünyanın en az gündeme gelen savaş bölgelerinden biri olan, savaşın harap ettiği vatanımız bir soykırımın eşiğinde. Belki de Keşmir’in davasını savunmak bazı küresel oyuncuların çıkarlarıyla uyuşmuyor ya da işgalcimiz Hindistan yıllar içinde küresel jeo-ekonomik sahnede önemli bir oyuncuya dönüştü.
Küresel güçler Keşmir’i ve acı çeken halkını görmezden gelirken, biz Keşmirliler acımasız baskılar karşısında benzersiz bir direniş örneği sergiledik. Kanımızın son damlasına kadar özgürlük ve adalet mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimize ant içiyoruz.
Filistin’de devam eden ve çoğu çocuk binlerce masum insanın hayatını kaybettiği çatışmalar ve dünya güçlerinin İsrail’in saldırganlığını engelleyememesi üzerine Hindistan, Keşmir’de İsrail modelini taklit etme fırsatını yakaladı. Halkın hakkı olan topraklara el koyup yabancılara dağıtmaktan kamu ve özel mülklerin yıkımına kadar Hindistan, İsrail’in adımlarını izliyor gibi görünüyor. Bizler İsrail’in Gazze’deki amansız askeri harekâtı ve Ukrayna-Rusya savaşındaki insani kayıplar için üzülürken, faşist bir güç Hindistan’ın işgali altındaki Keşmir’de benzer bir harekat yürütüyor. Gazze’de, Keşmir’de ve başka yerlerde temel yaşam hakları faşistlerin askeri postalları altında çiğnenmeye devam ederken, insanların yaşadığı acı ve ıstırap mukayese edilemez ve reddedilemez. İşgal edilen ve köleleştirilen bizler sesimizi duyurmak istiyoruz.
İsrail’in yaptıklarını Hindistan da yapıyor ama onlar bizi ezerken bizim iç çekişlerimiz duyulmuyor. Bizler savaş suçları işleyen ancak barışçı imajını koruyabilen bir işgalcinin kurbanlarıyız. Dahası bu düşman her felakette fırsat arıyor, her faşist vahşette sinsice bir şans yakalıyor. Koronavirüsü bahane ederek yas tutma hakkımızı elimizden alıyor. Benzer şekilde, İsrail Gazze’deki kardeşlerimizi katletmekle meşgulken, Hindistan Keşmir’de ek bir harekat yürütüyor ve dünyaya şu mesajı veriyor: ‘Eğer sizin ellerinizdeki çocuk kanı haklı görülüyor ve kutlanıyorsa, o zaman biz de Güney Asya’daki faşizmin ileri karakolu olarak sizinle boy ölçüşebiliriz. Dünya toplumunun tepkisinden kaçabiliriz.’
Aslında Hindistan’daki faşizm modeli, dünyadaki tüm işgalciler için bariz savaş suçları işlemek ve bunu ‘demokrasi’ ve kolektif bilinç kisvesi altında örtbas etmek için bir örnek teşkil ediyor. İşkence görmüş bedenlerimizi, harabeye dönmüş evlerimizi ve sosyopolitik özlemlerimizi savaş anıtlarına dönüştürdü. İşgalci Hindistan dünya kamuoyunda Keşmirli Müslüman bir bedenin önemsiz, Keşmirli Müslüman bir özlemin saçma ve kendi kaderini tayin hareketinin terörizm olduğu yönünde bir kanaat uyandırdı.
Evet biz öldürüldüğümüz için teröristiz. Cenaze törenlerimiz engellendiği için teröristiz. 10 bin ferdimiz ortadan kaybedildiği için teröristiz. Evet biz teröristiz çünkü yurdumuz faşistler tarafından ‘dünyadaki cennet’ adıyla turistik bir mekan olarak pazarlanan güzel bir hapishane. Evet biz teröristiz çünkü nüfusumuzun yüzde 30’u işgal sebebiyle akıl sağlığı sorunlarından muzdarip. Evet biz teröristiz çünkü insan hakları savunucularımız ve gazetecilerimiz hapiste. Ve evet biz teröristiz çünkü Hint güçleri bariz işkenceye karıştı ve cinsel şiddeti bir savaş silahı olarak kullanıyor. Evet, biz teröristiz! Bunları işgalcimizden merhamet dilenmek için yazmıyoruz, çünkü o ne yaparsa yapacaktır! Bizler dünyanın bilinçli insanlarından bir nefes, bir dayanışma sözcüğü bekliyoruz! İsrail faşist bir devlettir ve kendini kabul ettirmiştir. Hindistan’ın Keşmir’deki faşizmi de daha az değil ama bu dünyanın umurunda değil. Biz daha mı az insanız? Hayvanların ve böceklerin haklarından bahseden aktivistlerin pazarlanabilir aktivizminde alıcı bulamıyor muyuz? Bedenlerimiz uluslararası medyada daha mı az görünürlük sağlıyor? Çocuklarımızın saçmalarla kör olmuş gözleri sosyal medyada tanınmanızı sağlamıyor mu? Biz kimiz, suçumuz ne? Kimliğimiz ne?
Yeni atanan ‘direnişle mücadele’ başkanının sahte bir normallik ve ‘kalpleri kazanma’ yönündeki görkemli iddiaları Nagpur’daki üstlerini memnun etme çabalarından başka bir şey değil. Orantısız güç kullanımı, keyfi gözaltılar, sivillerin mülklerine el konulması, yaygın gözetim ve Keşmirlilerin boğulup esir durumuna düşürülmesi hız kesmeden devam ediyor. Hindistan devletinin vatanımızdaki bu makyavelist siyaseti yeni değil. Bu taktikleri onlarca yıldır uyguluyorlar. Bizler ne olursa olsun kendi kaderimizi tayin hakkımız gerçekleşene kadar mücadele etmeye devam edeceğimizi açıkça belirtmek istiyoruz. Bize zulmedenler küresel jeopolitik koşullardan güven alsalar da, yılmaz ruhumuzu bastırmayı asla başaramayacaklar. Özgürlük, adalet ve kendi kaderini tayin etme hakkı için son kişi kalana kadar mücadele etmeye kararlıyız. Pakistan’ı, Keşmir ihtilafının başlıca taraflarından biri olması hasebiyle, böylesi hararetli zamanlarda rolünü oynamaya çağırıyoruz. Pakistan bölgede süregelen zulmü ifşa etme çabalarını hızlandırmalıdır.”