Vatan Partisi’nin IŞİD hezeyanları ve hakikat düşmanlığı

Kendileri gibi olmayan fikirlere ve inançlara hayat hakkı tanımayan, tüm dini inançları reddeden, halkları köleleştiren bir totoliter-maoist Pekin hükümetine sevgi bağlılıkta kusur etmeyen Vatan Partisi, Haksöz camiasını ve Kenan Alpay’ı içi boş, 60 yaş üstü Facebook paylaşımları ile hedef aldı. 

Dün Haksöz Haber’de yayınlanan bir yazı ile söz konusu bildirinin çürük temellere dayanan argümanlarına etraflıca değinilmişti.

Burada kısaca bildiride yer alan, Halis Hoca hakkında klişeleşmiş yalan ve basit kurgulara sahip iddialara yer vereceğiz. 

“Haksöz Tarikatı’nın “Halis Hoca” diyerek yere göğe sığdıramadığı, Ebu Hanzala kod adlı Halis Bayancuk, terör örgütü kurma ve yönetme suçundan 12 yıl ceza aldı; başka bir davada da yine bu suçtan hakkında 22 yıl ceza istendi…” 

Başta 80 darbesi olmak üzere, 28 Şubat gibi tüm askeri cunta girişimlerinin arkasında olan Perinçek’e cuntacı denmesinden rahatsız olunmasının karşısında, hiçbir zaman tarikatlarla en ufak bağlantısı olmayan, tarikatlara yönelttikleri düşünsel eleştiriler ile İslami kamuoyunda tanınan Haksöz’e “tarikat” denmesi bildirinin ne denli bir gayri ciddi bir üslupla yazıldığını göstermektedir. 

Halis Hoca’ya karşı akıl almaz önyargı ve nefret ile hareket edilen bildiride, dosyaların içeriğinden haberdar olmak bir yana yargılama aşamalarından dahi bihaber olan Vatan Partisi, Halis Hoca’nın yargılamaları hakkında yalan-yanlış bilgilerle kamuoyunu açıkça aldatmaktadır. Şöyle ki, Halis Hoca bildiride geçtiği gibi 12 yıl değil, ayrı ayrı 12,6 yıl hapis cezası aldı, yani 25 yıl ceza aldı. Fakat bu cezaların her ikisi de henüz temyiz aşamalarının ilk safhasında. Yani Halis Hoca’nın yargılamaları halen devam etmekte. Tabi burada muhalif fikirlere hiçbir şekilde yaşam hakkı tanımayan bir zihniyetin böyle temel bir hukuki kaideyi yok saymasını normal karşılamak gerekir! 

“IŞİD’in Suriye’de güçlü olduğu ve Türkiye’de hücre yapılanmasına ağırlık verdiği dönemde açıkça IŞİD propagandası yapan Bayancuk, şu ifadeleri kullandı: “IŞİD bizim Müslüman kardeşimizdir. Onlara yapılmış her saldırıyı bize yapılmış sayarız.” IŞİD’in zayıflaması sonrasında ise paçayı kurtarmak için, dümeni kırıp IŞİD’i eleştirmeye başladı…”

Halis Hoca, hiçbir zaman IŞİD’in kanlı eylemlerini ve daveti baltalayan şiddet merkezli metodunu onaylamamıştır. Bu yönde ne bir yazısı ne bir sözlü beyanı vardır. Dahası örgütün ilk güçlendiği 2014-2015 yıllarındaki yazı ve sohbetlerinde örgütün metodundaki sapmalara, iç yapısındaki kapalılığa dikkat çekmiş ve bu durumun Suriye gibi bir sahada katil Esed rejiminin ve işgalci devletlerin elini güçlendireceğini defalarca söylemiştir. Bunun için Halis Hoca, Van F Tipi Cezaevi’nde iken kaleme aldığı ve sözde hilafetin ilanı ile aynı zamana denk gelen 2014 Temmuz tarihli Tevhid Dergisi’nin başyazısında örgütün o aylarda zirvede olan popülerliğine rağmen oldukça sert bir yazı kaleme alarak eleştiri ve çekincelerini dile getirmiştir. Halis Hoca o tarihlerde kaleme aldığı yazıda, IŞİD mensupları ve sempatizanlarınca her türlü hakarete ve ölüm tehditlerine maruz kalmasına neden olan şu ifadeleri kullanmıştır: 

“…Biz de Tevhid Dergisi olarak Irak ve Şam İslam Devleti’nin sert tutumunu, hilafet ilan etme girişimini, kendi dışındaki grupları kendine biat etmeye zorlamasını, hâlâ ortaya net bir akide ve menhec koymadığı için farklı yorumlara kapı aralamasını eleştirdik, eleştiriyoruz… Suriye sahasına dikkat edin… Hiçbir cemaatin itikadı ve menheci belli değildir. Bu belirsizlik, çarpık cemaatleşme sonrasında bölünme ve Müslüman kanının akmasına neden olsa da yapılar, belirsizliği koruma noktasında ısrarlılar…”

Kundaktaki Uygur bebeklerinin can ve namuslarına göz diken Çin rejiminin Doğu Türkistan’a huzur ve barış getirdiğini öne süren bir zihniyetten tabi ki Halis Hoca hakkında devletin istihbarat kurumlarınca hazırlanmış raporları görmelerini beklememiz çok açık bir ifade ile safdillik olur. Bilindiği üzere hem MİT hem Emniyet İstihbarat dairesince iki ayrı raporda Halis Hoca’nın IŞİD örgütü ile bir bağının olmadığı, hatta örgütün Halis Hoca’yı ölüm listesine aldığı belirtilmiştir. Söz konusu rapor ve belgeler yargılamalar esnasında mahkeme tutanaklarına geçmiştir. Bunlar arasında en dikkat çekeni ise, örgütün faaliyetlerinin ve etki alanının en geniş olduğu tarih olan 2015 yılında Eminyet Genel Müdürlüğü tarafından  Halis Hoca’ya yöenlik olası bir suikast için koruma kararı alınmasıdır. Bu durum, daha ilk yıllarından itibaren Halis Hoca’nın IŞİD ve benzeri silahlı yapılara bakış açısını yoruma yer bırakmaksızın ortaya koymaktadır.

screen-shot-2020-11-27-at-19-13-28-1.png

Yargılamalarında hiçbir zaman silahlı bir eylemle suçlanmamış Halis Hoca’yı İslami kimliği sebebiyle hedef alan Vatan Partisi basit manipülasyonlarla uğraşmak yerine, liderleri Perinçek’in PKK lideri Abdullah Öcalan ile katıldığı kır partilerine dair yıllardır tutarlı bir açıklama yapamamış olmalarına odaklanarak, bu kirli çelişkiyi tutarlı bir şekilde açıklamalıdırlar.

Sonrasında bildiri, baskıcı-dikta ruhuna uygun olarak, Halis Hoca’nın siyasi ve sosyal hayata dair fikirlerine yönelik bir taarruz ile son buluyor. Toplum nezdinde en ufak karşılık bulmayan siyasi ideolojileri ile içini doldurdukları vatanperver-vatan haini kategorileri ile sisteme fikirsel eleştiri getiren herkesi hukuka aykırı bir şekilde etiketleyen bu zihniyet, yapmış oldukları bu faaliyetlerin hem mevcut yasalarda hem de evrensel hukuk normları çerçevesinde suç olduğunu bilmelilerdir. 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img

Sıcak Gelişmeler

Benzer Haberler