2019 yılında Türkiye’deki gazete ve dergilerin yıllık toplam tirajı 1 milyar 259 milyon 68 bin 89 oldu, bunun yüzde 94,2’sini gazeteler oluşturdu. TÜİK verilerinde son 10 yıl içinde ise gazetelerin toplam tirajlarının yüzde 50’den fazla düşüşü gösterdiği görülüyor. Aynı süre içinde dergilerin tiraj kaybı da yüzde 50’ye yaklaşıyor.
Düşüş sadece tirajlarda değil, gazete sayılarında da görülüyor
Sadece tirajlar değil, yayınlanan gazete ve dergilerin sayısı da yüzde 8 azaldı. 2019 yılında yayınlanan toplam gazete ve dergi sayısı 5 bin 485 oldu. Bu yayınların yüzde 57,4’ünü dergiler oluşturdu.
Türkiye’de 2019 yılında yayımlanan gazetelerin yüzde 90,8’i yerel, yüzde 7,3’ü yaygın (ulusal), yüzde 1,9’u ise bölgesel yayın yaptı. Dergilerin ise, yüzde 65,9’u yaygın (ulusal), yüzde 29,5’i yerel, yüzde 4,5’i bölgesel yayın yaptı. Gazetelerin toplam tirajının yüzde 83,6’sı yaygın (ulusal), yüzde 15,7’si yerel ve yüzde 0,8’ini bölgesel yayımlanan gazeteler, dergilerin ise yüzde 83,7’si yaygın (ulusal), yüzde 12,9’u yerel ve yüzde 3,5’ini bölgesel yayımlanan dergiler oluşturdu.
Resmi ilan ve reklam gelirleri yüzde 2,8 arttı
Yayınlanan gazetelerin yüzde 89,3’ü siyasi/haber/güncel, yüzde 2,1’i sektörel/mesleki, yüzde 1,7’si yerel yönetim içerikli olurken, dergilerin yüzde 17,9’u sektörel/mesleki, yüzde 14,1’i akademik, yüzde 9,5’i eğitim/sınav içerikli yayımlandı.
Basın İlan Kurumu’nun idari kayıtlarından elde edilen bilgilere göre 2019 yılında resmi ilan ve reklam bedelleri yüzde 2,8 artarak 467 milyon 41 bin 82 TL oldu. 2019’da yıllık enflasyon yüzde 11,84 olmuştu.
Dijital mecraların etki alanı gün geçtikçe büyüyor
TÜİK verilerini Amerika’nın Sesi’ne değerlendiren Medya Ombdusmanı Faruk Bildirici gazetelerin kan kaybetmesinde dijital mecralarla rekabet stratejilerin gelişmemesi önemli bir etken: “Tiraj kaybının birçok nedeni var. Ama en önemlisi konvansiyonel medyanın internet ve sosyal medya haberciliği karşısında kendisini geliştirememesi, dönüştürememesi. Aslında bazı ülkelerde basılı gazetelerin tirajlarının arttığını görüyoruz. Çünkü onlar içerikte değişikliğe gittiler. İnternet mecrasındaki habere göre, daha farklı, daha ayrıntılı, daha yerel haberler veriyorlar. Ama maalesef Türkiye’de dijital mecralarda yayın yapanlarla geleneksel anlamda yayın yapan basılı gazete ve dergilerdeki habercilik tarzı birbirinden çok ayrışmadı.”
“Yaygın medyaya güven yerlerde sürünüyor”
Türkiye’de yaygın medyaya güvenin yerlerde süründüğünü söyleyen Bildirici, bunun tirajlara da yansıdığını sözlerine ekledi: “Artık ana akım medya demiyoruz. Çünkü kalmadı. Yaygın medyanın büyük bir bölümü siyasi iktidarın kontrolü altına girince zaten haber verme işlevini yerine getiremez hale geldi. Daha çok propaganda aygıtı haline dönüştüler. İnsanlar bekledikleri haber alma işlevini bulamayınca uzaklaştı. Dolayısıyla Türkiye’de basılı medyadan uzaklaşma diğer ülkelere göre çok daha hızlı yaşanıyor.”
Corona virüsü salgını nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında gazetelerin dağıtılmasında sıkıntı yaşandığını hatırlatan Bildirici, “Muhtemelen 2020 rakamları çıktığında daha büyük bir düşüşle karşı karşıya kalacağız” dedi.
“Habercilik yapmak istiyorsanız olanaklar çok geniş”
Teknolojik gelişmelerin yazılı medyaya olumsuz etkilerinin yanı sıra yeni fırsatlar da sunduğunu söyleyen Bildirici, “Burada en önemli soru şu: Habercilik yapmak istiyor musunuz? Eğer istiyorsanız olanaklar çok geniş. Evet habercilik pahalı bir iş, gelirler düşüyor ama buna rağmen teknolojik olanaklarla daha az sayıda insanla daha çok ve daha hızlı iş yapmak da mümkün. Yayın maliyetleri düşüyor. Medya kuruluşlarının gelir elde etmek için daha büyük seçenekleri var. Muhabirlerin bilgiye ulaşma koşulları çok daha kolaylaştı. Ama bugün maalesef Türkiye’deki yaygın medyanın temel problemlerinden biri siyasi iktidarın kontrolü altında oldukları için habercilik yapmak gibi bir niyetlerinin olmaması. Hatta haberden korkar hale gelmeleri. Araştırma sonucunda elde edilmiş, üzerinde uzun süre çalışılmış haberler hep riskli haberler. Çünkü çevre haberinden yargı haberine kadar hayatın hangi alanından haber yaparsanız yapın, bir ucu siyasi iktidara değebilir. Dolayısıyla zaten oralardan kaçıyorlar. Eğer gerçekten habercilik yapma niyetiniz varsa bütün zorluklarına rağmen yaparsınız. O zaman okur da sizi görür ve destekler. Ama şu anda okurun mali desteğini hak eden kaç yayın organı var ki?”
“Resmi ilanlar siyasi baskı aracı olarak kullanılıyor”
Bildirici’ye göre resmi ilan ve reklam bedellerindeki yüzde 2,8’lik artış çok büyük olmasa da bu düzeyde bile kalması önemli. Dijital mecralardaki gelişmelere bağlı olarak resmi ilanların gazeteler üzerinden kamuoyuna ulaştırılmasına aslında ihtiyaç kalmadığını belirten Bildirici, “Bu, devletin yazılı medyanın hayatiyetini sürdürmesine önem verdiğini gösteriyor. Çünkü onların yerel anlamda bir şekilde siyasi aygıt olarak kullanılmasına ihtiyaçları var” diye konuştu.
Bildirici resmi ilan ve reklamların özellikle yerel medyayı kontrol amaçlı kullanıldığına da dikkat çekti: “Yerel medya son dönemde zaten çok ciddi bir baskı altındaydı. Çok zayıfladı. Çünkü devletten gelen ilan kaynaklarına çok bağımlılar. O bağımlılık daha da arttı. Siyasi baskı altında daha çok ezilir hale geldiler. Bursa gibi yerel medyanın çok güçlü olduğu yerlerde bile bazı medya kuruluşları kapanmak zorunda kaldı. Siyasi iktidar bu parayı hem yerel hem de yaygın medya üzerinde siyasi baskı aracı olarak kullanıyor. Tıpkı RTÜK’ün bağımsız ve eleştirel yayın yapan televizyon kanallarına cezalar yağdırması gibi Basın İlan Kurumu da Birgün, Evrensel, Cumhuriyet gibi gazetelere sürekli cezalar yağdırıyor. O nedenle bunun önümüzdeki dönemde yeniden gözden geçirilmesi gerekir.”
Gazete kokusuna alışmış insanlar için üzücü olsa da basılı medyanın eninde sonunda hayatımızdan çıkacağını belirten Bildirici buna karşılık haberciliğin hiçbir zaman ölmeyeceğinin altını çizdi.