Beklenen çalışmada, Anadolu topraklarında batılı devletlerin onayladığı bir cumhuriyetin kuruluşu ve doğrusuyla yanlışıyla var olan bir hilafetin kaldırılışı ile başlayan zulümlerin bugün evrildiği son nokta, farklı kesimlere mikrofon uzatılarak vurgulanıyor. Dün 80 darbesi ve 28 Şubat darbesinde mağdur olan mazlumların bugün elde ettikleri siyasi güç ile, İslami kesime yapılan zulümlerin paralel olarak arttığı gerçeği gözler önüne seriliyor.
28 Şubat sürecinin bin yıl süreceği tehdidini savuranların aslında çok da haksız olmadığı bugün yaşananlar ile müşahade ediliyor. Bu süreçte sistemin zulmüne en çok uğrayan kişi ve toplulukların başında Halis Bayancuk Hoca ve ‘Tevhid ve Sünnet’ camiası gelmektedir. Hakkı ve hakikati, kınayıcının kınamasından korkmadan cesurca haykıran Halis Hoca, bu sebeple 2008 yılından bu yana defalarca kez gözaltına alınarak tutuklandı.
Halis Hoca, toplamda kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olmaksızın 7 yıl 5 aya ulaşan tutuklu yargılanma süresi ile Türk Hukuk tarihinde bir rekora ulaşmasının yanı sıra modern ceza hukuku yargılamalarında eşine az rastlanan bir yargılamanın mağduru oldu. Yaşanan mağduriyetlerin ve haksız yargılamaların sebep olduğu kaotik ortam yeni linç kampanyalarına ve algı operasyonlarına sebep olurken, bu linç kampanyaları ve algı operasyonlarının kapı araladığı mağduriyetler, kirli bir zulüm döngüsü oluşturdu.
Tüm bunlara rağmen adalet ve vicdan ehli bir azınlık, Halis Hoca’nın ve sevenlerinin maruz bırakıldığı bu zulme ses çıkarmaya başladı. Aralarında milletvekillerinin, gazetecilerin ve kanaat önderlerinin de bulunduğu müfteriler topluluğunun iddiaları ile Halis Hoca’nın yargılandığı dosyaların içeriğini ve Halis Hoca’nın beyanlarını akl-ı selim bir şekilde karşılaştıranlar, adeta “Durun kalabalıklar! Bu cadde çıkmaz sokak” dercesine haykırmaya başladı.
Yapılan röportajlarda, özellikle Halis Hoca’nın dosyalarını inceleyen farklı kurum ve kuruluşlardan yazar, avukat ve gazetecilerin altını çizdiği nokta, yargılamalar esnasında hiçbir zaman somut bir suçlama ve delilin var olmaması olarak dikkat çekti.
Çalışmanın devamında, Halis Hoca’nın son mahkeme süreçlerinde yapılan basın açıklamaları ve güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı detaylı bir şekilde izleyiciye sunuluyor. 9 Nisan’da 3 yıllık tutukluluk halinin sonunda gelen tahliyenin ardından medyada ve meclis genel kurulunda Halis Hoca’ya karşı başlatılan linç kampanyası meyvelerini vermiş ve savcılığın itirazı sonrası Halis Hoca daha cezaevinden bırakılmadan saatler içinde tekrardan tutuklanmıştı.
3 yıldır yargılamayı yapmakta olan Sakarya 3. ACM’nin verdiği tahliye kararı karşısında, dosyanın kapağını dahi açmadığı anlaşılan bir mahkemenin 10 dakika içinde verdiği yeniden tutuklama kararı “yargının bağımlılığı” ilkesini bir kez daha gözler önüne sermişti. Halis Hoca’nın yaşadığı mağduriyetlerin yanı sıra Tevhid Dergisi camiası mensupları da her birkaç yılda bir herhangi bir somut gerekçe ve delil olmaksızın yapılan operasyonlarla tutuklanarak bu zulümden paylarını almaktadır.
Son olarak Aralık 2018’de tutuklanan 10 kardeşimiz, Silivri 4 Nolu Cezaevi’nde kötü muamele ve temel insani haklarının gasp edilmesi ile karşılaşmışlardı. Süreç, cezaevi yönetiminin bilgisi dahilinde infaz memurları tarafından darp edilmeleri ve işkenceye varan kaba dayağa kadar ulaşmış, sonrasında Tevhid Dergisi camiası mensupları söz konusu zulümleri kamuoyuna duyurmak, failleri ifşa etmek ve kardeşlerinin yanında olmak adına Silivri’de bir basın açıklaması yapmak istemişti.
Hiçbir taşkınlık olmamasına rağmen, güvenlik güçleri TOMA ile kalabalığa müdahale etmiş, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 119 kişi gözaltına alınmıştı. Silivri Cezaevi bu tarihten önce defalarca kez farklı kesimlerin basın açıklamalarına sahne olmasına rağmen ilk kez bir topluluğa TOMA ile bu şekilde müdahale edilmişti. Artık, toplumların her yönden baskı altına alınması ile kurulan sömürü düzenine bir grup hak ehli itiraz ediyordu ve bu durum, düzen sahipleri için rahatsız edici olmaya başlamıştı.
2007 yılından bu yana Halis Bayancuk Hoca öncülüğünde Türkiye’de faaliyet gösteren Tevhid ve Sünnet camiasının yüz yüze kaldığı hak ihlallerinin ve itibar suikastlerinin son bulmasını Yüce Allah’tan temenni ederiz.