12 yıl boyunca hakkında peş peşe, tamamen soyut iddialara ve niyet okumalara dayanan iddianameler hazırlanan Halis Hoca hakkında yedi farklı mahkemenin yaptığı yargılamalar bir neticeye ulaşabilmiş değil.
Bu süreçte kimi mahkemeler avukatların talepleri üzerine birbirinin kopyası niteliğindeki dosyaları birleştirse de beş farklı dosya bir hukuk keşmekeşi halinde yıllardır sürmekte.
Halis Hoca, dönemsel olarak önem arz eden dinamiklere göre kah El Kaide yöneticisi olmakla suçlanırken kah El Kaide üyesi olmakla itham edildi. Hukuki nedensellik ve orantılılık ilkelerinden sapmakla kalmayan iddia makamlarının, somut olguları nazara almaksızın, medya manipülasyonları ve itibar linçleri sonrası başlattıkları soruşturmalar ortaya hukuki garabetler çıkardı. El Kaide iddiaları ile dosyalara canhıraş girişler yapan yargı makamları 1 yıl sonra IŞİD’den ceza talep edecek kadar şirazeden çıksalar da, ne Halis Hoca’nın dört duvar arasında geçen yılları ne de gasp edilen en temel insani hakları nazara alındı.
3 yıldır tutuklu yargılama sürüyor, mahkeme rekora koşuyor
Tam 3 yıl önce 29 Mayıs 2017’de Ramazan’ın 3. günü iftar öncesi Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Halis Hoca gözaltına alınmış, 1 yıl süren yargılama sonunda 12 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. Ceza verilirken dosya kapsamında suçlama gerekçesi olarak bolca niyet okuma, düşünce beyanı, siyasi fikirlere yer verilirken, somut suç unsuru olarak Halis Hoca’nın bir süre önce İstanbul’dan gelerek birkaç saatliğine katıldığı bir yemek daveti gösterilmiş, Sakarya’da hiçbir zaman temsilciliği bulunmamış Tevhid Dergisi adına faaliyet yürütmekle suçlanmıştı.
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi kendisinden önce açılmış aynı içerikli ve zamansal yakınlığa sahip yargılamaları görmezden gelerek adeta emir telakki etmişçesine jet hızı ile hukuksuz yargılamayı neticelendirmişti. Öte yandan 2 ay önce yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı şekilde IŞİD iddiaları ile bir tahkikat yapmış, ifadesi alınan Halis Hoca serbest bırakılmış ve Başsavcılık “Kovuşturmaya Yer Yoktur” kararıyla takipsizlik kararı vermişti.
Her nasılsa 2 ay sonra bir el, Halis Hoca hakkındaki hiçbir hukuki temele dayanmayan yine IŞİD iddialarıyla Sakarya’da bir soruşturma başlatmıştı. Anlaşılan o ki Halis Hoca bir şekilde susturulmalı, öyle ya da böyle hapsedilmeliydi.
Dosya kapsamına giren, MİT (Milli istihbarat Teşkilatı) ve EGM (Emniyet Genel Müdürlüğü) İstihbarat Daire Başkanlığı’nın Halis Hoca hakkında “IŞİD ve El Kaide örgütleriyle bağı yoktur” raporları ise Sakarya 2. ACM tarafından dikkate alınmayacaktı.
Fakat Sakarya Mahkemesi’nin usul hukuku açısından bir gerekçesi olsa da hakikatte hukuki bir gerekçeye sahip olmayan mahkumiyet kararı bir yıl sonra İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nce (İstinaf) yapılan inceleme sonrası bozulacaktı.
Dosyayı yeniden görüşülmesi için Sakarya’ya geri yollayan İstinaf’ın gerekçeleri ise bir nebze de olsa hukuksuzlukları gözleri önüne seriyordu. İstinaf Mahkemesi, Halis Hoca hakkında sürmekte olan birden fazla/benzer yargılama ve bu yargılamalarda birbiri ile çelişen suçlamalar dolayısıyla oluşan hukuki belirsizliğin giderilmesini ve dosyaların birleştirilmesini talep etmişti.
İstinaf, Halis Hoca’nın sahada birbirini öldüren ve öldürmek için fırsat kollayan iki ayrı örgüt ile (El Kaide-IŞİD) suçlanarak yargılanmasını ceza hukuku açısından fahiş bir hata olarak görmüştü. Bununla birlikte birden fazla aynı iddialarla aynı suçlamaların yapılması bozma gerekçelerinden bir diğerini oluşturuyordu. İstinaf aynı gerekçe ile ilk derece mahkemelerine dosyaların birleştirilmesi gerekliliğini işaret etmişti.
Tüm bunlara rağmen Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye kararı vermeme noktasında büyük bir direniş göstermiş, dosyayı birleştirilmek üzere Bakırköy’deki ilk yargılamanın sürdüğü mahkemeye göndermişti.
Dosyayı kabul etmeyen Bakırköy de uyuşmazlığın çözümü için dosyayı Yargıtay’a göndermişti. Mahkemeler arasında adeta yakan top misali bir oyuna dönüştürülen yargılama iyiden iyiye çıkmaza sokulmuştu.
Yargıtay, iki dosyada şahsi, hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu kabul etmiş ancak diğer sanıklar yönünden irtibat olmadığını iddia ederek dosyayı yeniden Sakarya’ya göndermişti. Halbuki, Halis Hoca Sakarya’da tek başına yargılanmakta, Bakırköy’de ise kendisinden yıllardır haber alınamayan ve mahkemenin ulaşamadığı biriyle yargılanmakta.
Yargıtay’ın dosyayı Sakarya’ya göndermesi ile Sakarya yeniden yargılama için duruşma tarihi olarak 9 Nisan’ı vermişti. İstinaf’ın bozma kararı, 3 yıla dayanan uzun tutukluluk, toplam tutukluluğun alınan cezanın infazına yaklaşması ve pandemi süreci ile 9 Nisan günü beklenen tahliye kararı verilmiş, yargı herkesi şaşırtmıştı bu defa.
Fakat Halis Hoca’nın yaşadığı mağduriyetlerde önemli rol oynayan sosyal medya linç operasyonları devreye girmişti. Özellikle PKK/HDP ve radikal Kemalist cenahlar bitmek bilmeyen kinlerini kusmaya başlamışlardı. Hiçbir zaman gerçekte var olmayan ve hiçbir dosyada yer almayan iftira, karalama ve suçlamalar ile Halis Hoca’nın tahliye edilmemesi yönünde büyük bir yaygara koparıldı.
Aynı cenahların meclisteki uzantıları infaz paketi görüşmelerinin gerginliğini de fırsat bilerek Halis Hoca’nın nasıl serbest bırakıldığının hesabını iktidar vekillerinden sormaya başladılar. Bağlı olduklarına şerefleri üzerine yemin ettikleri Anayasa’yı hiçe sayarak Meclis çatısı altında sürmekte olan bir yargılamaya müdahale ettiler.
Verilen ara sonrası ise Halis Hoca 3 yıldır yargılamayı yapan mahkemenin tahliye kararına rağmen savcılığın itirazı üzerine dosyayı 10 dakikada inceleyen bir başka mahkeme tarafından tutuklandı. Zamanlamalar o kadar manidardı ki, mecliste iktidar partisinden Sakarya 2. ACM’nin verdiği tahliye kararının hesabı sorulmuş, verilen 15 dakikalık arada Halis Hoca yeniden tutuklanmıştı. Kuşkusuz 9 Nisan günü İslam düşmanlığı adına çiğnedikleri hukuku bugünlerde üyeleri peş peşe tutuklanan ana muhalefet partisi ile seçimlerde kazandığı belediyelere bir bir kayyım atanan diğer muhalefet partisi daha çok arayacaklardır.
Dosyalar hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan, izansız bir şekilde hakaret ve iftiralar eşliğinde mecliste tekrar tutuklanmasını talep eden CHP ve HDP’lilerin halleri ilk çağda arenalarda muhaliflerin ölümlerini isteyen Romalı senatörleri hatırlatmıştır.
Halis Hoca’nın tutuklanması sonrası medyada linç kampanyalarının failleri sevinirken, farklı kesimlerden bu mağduriyeti ve haksızlığı dile getirenlerde oldu.
3 yıllık tutukluluk hâlinin 9 Nisan’da sona ermesinden saatler sonra Meclis Genel Kurulu’nda verilen “Vur!” emri ile yeniden tutuklanan Halis Hoca hakkında Karar Gazetesi’nden Yıldıray Oğur ve Evrensel Gazetesi’nden Hüsnü Öndül yazdıkları yazıları, MAZLUMDER ve ÖZGÜR-DER ise rapor ve beyanatları ile yaşananlara dikkat çekmişti. Ardından yaklaşık 3 hafta önce Gazete Duvar muhabirlerinden Sadık Güleç, Halis Bayancuk Hoca’nın avukatı ile yazılı bir mülakat gerçekleştirmişti.
Hakikatin ortaya çıkması adına atılan bu adımlara Gazeteci-Yazar Adem Özköse tarafından bir yenisi daha eklendi. Adem Özköse, bu hafta YouTube kanalındaki Sınırsız adlı programında Halis Bayancuk Hoca’nın avukatı ile bir söyleşi gerçekleştirdi. Yandaşlarının uğradığı haksızlıklara avazları çıktığı kadar ses çıkaranların Halis Hoca’nın mağduriyeti karşısında düşmanca bir tutum içinde en ağır cezayı almasını arzulamaları karşısında iyilerin ve adillerin çoğalmasını temenni ediyoruz.
Halis Hoca’nın 26 Haziran’da görülecek ilk duruşmasında 3 yıl 1 aya ulaşacak tutukluluğunun müfsid ve mübtedilerin tüm arzu ve ihtiraslarına rağmen tahliye ile sonuçlanmasını Yüce Allah’tan temenni ederiz.