Hukuk, yine çölde bir serap misali!
İlk olarak; Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi geçtiğimiz temmuz ayında 9 yıldır süren yargılamayı neticelendirerek, somut bir suç fiiline dayanmaksızın Halis Hoca’ya iki düşman örgüt olan IŞİD ve El-Kaide’nin birleşimi niteliğindeki IŞİD/El Kaide örgütünden 12,5 yıl ceza verdi. Heyet gerekçeli kararında ise ne bir somut suç fiiline ne de verdiği cezaya gerekçe olabilecek bir olguya yer verdi. Tüm bunların üstüne IŞİD/El-Kaide isimli örgütün hukuki olarak bir cezaya nasıl gerekçe olabileceğinin izahatı da yapılmadı. Söz konusu dosya, ancak geçtiğimiz hafta İstinaf Mahkemesi önüne gelebildi.
İsmi cismi olmayan örgütten, olmayan şiddet eylemlerinden 37,5 yıl ceza!
Bakırköy 11. Ağır Cezanın, hukuksuz yargılamaları ceza ile taçlandırmasıyla Halis Hoca’ya yönelik tutuklu yargılama zulmü, haksız ve mükerrer mahkûmiyet zulmüne evrilmiş oldu. 18 Eylül 2020 günü ise Halis Hoca hakkında 13 yıl içinde en son açılan, ama karara en hızlı giden dava olmasıyla dikkatleri üzerine çeken Sakarya 2. Ağır Mahkemesinde görülen dosya karara bağlandı. Heyet, Halis Hoca’ya aynı gerekçe ve iddialarla ikinci kez 12,5 yıl ceza verdi. Sakarya Mahkemesinin ilk verdiği ceza İstinaf Mahkemesi tarafından bozulup geri gönderilmesine rağmen, dosyadaki bozma gerekçelerinin varlığını sürdürmesine aldırış edilmeden aynı şekilde tekrar ceza verildi. Tabii bu sefer Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesinin düştüğü yanılgıya düşmemek adına oldukça radikal bir karar alındı. Hakkında her iki örgütle ilişkisi olmadığına dair resmî raporlar olan Halis Hoca için IŞİD/El-Kaide kararsızlığında kalan heyet, bu paradoksu daha büyük bir soruna sebep olacak şekilde çözme yoluna gitti. Heyet, herhangi bir örgüt ismi zikretmeksizin Halis Hoca’yı hayalî, henüz tarih sahnesinde yerini almamış, belki heyete göre ilerleyen yıllarda vücut bulacak isimsiz bir örgütten cezalandırdı. İsimsiz ve cisimsiz bir örgüte yöneticilik yapma heyulası ile Halis Hoca’ya ikinci kez 12,5 yıl hapis cezası verildi.
Aynı suçlama ve iddialarla yapılan 3 yargılama neticesinde 3 farklı ceza!
Dosyadaki eksiklikleri ve kırtasiye işlemlerini, Türk yargı sistemini ortalamasının çok üzerinde bir hızla tamamlayan Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi, dosyayı bir ay içinde İstinaf Mahkemesine gönderdi. Bir buçuk yıl önce aynı hukuksuz gerekçelerle verilen aynı cezayı bozan İstinaf, bu sefer söz konusu cezayı, gerekçelerde hiçbir değişiklik olmamasına rağmen onaylayarak bir üst temyiz mercisi olan Yargıtaya gönderdi. Tabiri caizse “tak diye emredilen kararlar, şak diye yerine getiriliyor”, yargı sisteminin hızı göz kamaştırıyordu.
Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin açtığı çığırla, Halis Hoca’ya ceza vermekte zorlanan ve kovuşturmaları yıllarca sürüncemede bırakan mahkeme heyetlerine bir çıkış yolu görünmüştü. Sakarya Mahkemesinin, örgüt olmaksızın verdiği örgüt yöneticiliği cezası (!) ile mahkûmiyet yolunun önü açılmıştı. 8 Şubat günü, 2008 yılından bu yana devam eden ve Halis Hoca hakkında açılmış ilk dosya olma özelliğini taşıyan, Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın karar günüydü. İstinaf Mahkemesinin bir buçuk yıl önce verdiği, dosyaların birleştirilmesi kararını -diğer mahkemeler gibi- hiçe sayan ve dosyaları birleştirmeye yanaşmayan heyet, karara gitti. FETÖ savcıları ve kolluk personelince hazırlanan dosyada delil olarak sunulan, soyut olguların ve teyit edilmeye muhtaç savcılık iddialarının araştırılması taleplerini reddeden heyet, kendisinden önce verilen iki mahkûmiyet kararının bir kopyası niteliğinde bir kez daha 12,5 yıl hapis cezası verdi. Türk hukuk tarihinde eşine az rastlanır bir şekilde aynı iddia ve gerekçelerle bir kişiye 7 ay içerisinde peş peşe verilen cezalarla 37,5 yıl hapis cezası verilmişti.
Heyetler: “Gayri ferman da benim, mühür de!” Hayalî örgütten cezaya devam!
Geçtiğimiz hafta ise gerekçeli kararını açıklayarak dosyayı İstinafa gönderen 16. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin, son celsede ceza verirken “örgüt ismi belirtmeme” hatasında gerekçeli kararda da ısrar ettiği görüldü. İddianamedeki anlatımla davanın El-Kaide’den açılmış olduğu apaçık olmasına rağmen, gerekçede bu örgütten mi, başka bir örgütten mi yoksa Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi gibi ortaya karışık bir örgütten mi (IŞİD/El Kaide) ceza verildiği anlaşılamadı. Heyetin bununla birlikte cezaya gerekçe olarak somut deliller yerine polis fezlekesinden savcılık iddianamesine birebir kopyalanan iddialara yer vermesiyse dikkatlerden kaçmadı.
Tüm bunlara rağmen karara gidilirken, avukatların iddialara konu olan delillerinin bilirkişi ve yetkili kurumlarca incelenerek somutlaştırılması talepleri ise sürekli geri çevrildi. Bunlarla birlikte aynı iddia ve gerekçelerle açılan ve hâlen farklı aşamalarda sürmekte olan diğer dosyaların varlığına rağmen birleştirme talepleri, hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde gerekçesiz reddedildi. Üstelik bu dosyalardan iki tanesinin İstinaf ve Yargıtay aşamasında olan mahkûmiyet kararlarının olması göz ardı edildi.
Yine Halis Hoca’nın siyasi fikir ve düşünce açıklamaları, dinî görüşü ve yaşayış tarzı, terör örgütleri veya onların eylemleriyle (onları övücü, onaylayıcı, teşvik edici, meşrulaştırıcı olduğu vb. şekilde) ilişkilendirilmeden, hukuka aykırı olarak soyut ve subjektif bir şekilde terör örgütü yöneticiliği kapsamında değerlendirilmiştir.
Son olarak; Halis Hoca’yı silahlı örgüt kurma ve yönetme suçundan mahkûm eden Mahkeme, yargılama boyunca Türkiye’de ya da yurt dışında gerçekleşmiş veya teşebbüs aşamasında kalmış tek bir terör faaliyetiyle en ufak bir bağ kuramamıştır.
Dosya tüm bu hukuksuzluklar ve hak ihlalleriyle birlikte şimdi İstinaf Mahkemesi önünde incelenmeyi bekliyor. Yüce Allah’tan temennimiz, 13 yıldır süren bu zulüm sarmalının bir ân önce son bulmasıdır. Siyasi dengeleri gözetmeksizin, kamuoyunun reflekslerinden ziyade hukuku tatmin edecek bir kararın çıkmasıdır.