Halis Bayancuk Hoca’nın yaşamış olduğu mağduriyet, son süreçte yaşanan tahliye ve peşi sıra gelen yeniden tutuklama ile zirve yapmış durumda. Bu süreçte farklı kesimlerden, hakkaniyetle olaylara bakan birçok yazar, kanaat önderi ve söz sahibi aydın yaşanan bu zulme tepkilerini ortaya koymaya devam ediyor. Haksızlığa ve zulme sessiz kalmayan ve desteklerini cesur şekilde ifade eden herkese bu vesileyle tekrar teşekkür ediyoruz.
İslami camianın tecrübeli yazarları Mehmet Pamak ve Ahmet Kalkan Hocalar, ortak bir yazılı açıklama yaparak, yapılan bu zulmü kınadılar:
Halis Bayancuk Kardeşimize Yapılan Zulmü Kendimize
Yapılmış Kabul Ediyoruz!Türkiye’de müslümanların cezaevi süreçleri Kemalist rejim kurulur kurulmaz başladı. Laik rejim darağaçlarıyla, zindanlarla ve zorbalıkla toplumu İslam’dan uzaklaştırmaya çalıştı. Cumhuriyet ilan edilir edilmez İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemeler darağaçları, sürgün ve hapislerle insanlara gözdağı verdi. Dünyanın neresinde görülmüştür şapka giymemenin idamlık suç olduğu? Bu ülkede on binlerce insan sırf şapka giymediği için hapse atılmakla yetinilmeyip idam edildi. İslâm düşmanı rejim kanla, idamla, zorla kabul ettirildi. Allah demenin, Arapça ezan okumanın bile yasak olduğu dönemler yaşandı.
Bazıları, bu zulümlerin çok gerilerde kaldığını, artık müslümanların dinlerini yaşayıp başkalarına tebliğ etmelerinin suç olmaktan çıkıp hatta takdir edildiğini iddia edebilirler. Ancak acı gerçek şu ki, her dönemde hapisteki âlimler ve dâvâ adamlarıyla bu iddianın doğru olmadığı ispatlanıyor. Taklit ettikleri Batı ülkelerinde bile İslâm’ı anlattığı için bir imamın, vâizin veya bir dâvetçinin hapse atıldığı duyulmuş bir olay değilken Türkiye’de hâlâ bu tür zulümler devam ettiriliyor.
Kur’an’ı, tevhidi, kulluğu, İlâhî rızayı hayatının merkezine alan mü’minlerin, yaşadığı ülkeyi doğru tanımlamaları şarttır. Hapis hayatı, hürriyetlerin kısıtlanması demek olduğuna göre, Müslümanın Müslümanca yaşama hakkının, sadece Allah’a kulluk yapma hürriyetinin verilmediği ve İslam’a davetin hür bir şekilde yapılamadığı bu ülkeye Türkiye Hapishane Cumhuriyeti denilebilir. Çünkü İslam’ı hakkıyla tebliğ etmenin, bütünüyle yaşamanın ve Kur’an-sünnet ekseninde İslamî eğitimin tam anlamıyla özgür olmadığı bir ülke, bir Müslüman için bütünüyle hapishane konumundadır. Seçimler ise, gardiyanlar arasından istediğin bir gardiyanı tercihi etmekten ibarettir. Ve halkın çoğu kendilerine hapishaneyi, hapis hayatını sevdiren gardiyanları seçiyorsa, devamlı hapiste kalmayı hak ediyor demektir.
Ülke bütününü kuşatan bu cezaevinde bir de daha tehlikeli gördükleri Müslümanları attıkları hücre misali bölümleri ifade eden zindanlar vardır. İşte bu zindanlarda yatan kimsenin, zindanda bedeni esir olsa bile vicdanı hür, gönlü hür, kafası hürdür. Dışarıdaki çoğu insanın işgal edilmedik tarafı kalmamış, zihni esir, vicdanı hapis hayatı yaşıyor, gönlüne de müebbet vermişler.
Bu büyük hapishanede tevhidî imana sahip olup gereğince amel eden Müslümanlar hiçbir zaman güvende değildirler. Müslümansanız, üstelik dâvâ adamıysanız, hele bir de zâlimlere hakkı haykırıyorsanız, bugün değilse bile yarın düzenin zulmüne muhatap olacaksınız demektir. Hapislere düşeceğiniz kesin değilse de, düşmeyeceğinizin de hiçbir garantisi yoktur. Ne zaman gerçek içeriği ve kapsayıcılığı ile tevhidden bahsedersen, “örgüt üyesi” damgasıyla dosyanın hazırlanma riski yüksektir. Düzen ve düzenbazlar, düzenin kurbanı halk, hakkı söyleyip bâtıla tavır aldığınızda sizi hapishane ile korkutmayı pek sever. Dâvâ adamı ölümden bile korkmaz, şehitliğe can atarken, hapishaneden korkar mı hiç? “…Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Eğer mü’minlerden iseniz, bilin ki, Allah, kendisinden korkmanıza daha lâyıktır.” (9/Tevbe, 13)
İslâm dışı düzenler korku rejimidir, baskıcıdır, zorbadır. Bu rejimlerin başındaki egemen güçler, etrafa korku ve dehşet salmaya, hakkını arayanları sindirmeye ve insanları resmi ideolojik eğitimle/öğütümle robot gibi tek tipleştirmeye, daha doğrusu kendilerine kul/köle yapmaya çalışırlar. Bugün “devlet” denilince öncelikle karakol, polis, askerlik, mecbûrî eğitim, vergi, mahkeme, suç-ceza, hapishane… akla gelmektedir. Bu tür korku rejimlerinin kutsal kitapları şu cümleyle başlar: “Yurtta sus, cihanda sus!” Nice insan, omuzlarındaki mânevî kameraman ve yazıcıları düşünmez de konuştuklarının rejim tarafından dinlendiğinden kuşkulanır. Zalimin zulmünden, Allah’ın azabından korkar gibi, hatta daha fazla korkar. Ama gerçek mü’min, sadece Allah’ın kulu olduğunun bilincindedir ve sadece O’nun rızasını kaybetmekten korkar.
Yeni çıkarılan infaz yasasıyla uyuşturucu satıcıları ve mafya liderleri bile serbest bırakılırken; 28 Şubat mağduru müslümanlar hâlâ ısrarla içeride tutulmaktadır. Halis Bayuncuk gibi müslüman bir dâvâ adamı, yasanın çıktığı gün tahliye edildikten sonra, yargıya müdahale ile yeniden içeri alınmaktadır.
Tevhidi benimseyen bütün cemaatler ve Müslüman şahsiyetler, düzenin zulmüne uğrayan davetçi kardeşlerine, hocalarına sahip çıkmak ve zulme karşı ortak tavır almak zorundadırlar. Yoksa, hem Allah razı olmayacak hem de yarın sıra onlara da gelecektir.
Sistemin açık bir zulmüyle, kendi yasalarına bile aykırı biçimde, delilsiz ve ideolojik bir keyfilikle yıllardır zindanda tutulan ve bu delilsizliği gizleyemeyen bir mahkemenin tahliyesine rağmen, siyasetin emrindeki ideolojik yargının katmerli bir zulmüyle aynı gün bir daha tutuklanarak mağdur edilen bir davetçi Müslüman söz konusu olunca, laik Kemalistler sevinmekte, diğerleri de susmaktadır. Bu büyük ve açık zulme karşı zulme uğrayan bir müslümanın yanında yer alıp onun hakkını savunmak imânî bir sorumluluktur. Bu sebeple bizler, Allah rızası için, Hakk’ın ve Hak yolda mücadelesi sebebiyle zulme uğrayan Bayuncuk kardeşimizin yanında yer alıp zalime karşı “sen zalimsin” diye haykırıyoruz.
Rabbimizden Halis Bayuncuk kardeşimizin üzerine sabır yağdırmasını diliyor, Allah yolunda çekilen eziyetlerin kişiye dünyada izzet, âhirette cennet kazandıracağını hatırlatıyoruz.
Hakkı haykıranlara ve Hak yolda Allah’tan başka kimseden korkmayanlara selâm olsun!
Ahmed Kalkan ve Mehmet Pamak
Haksöz Dergisi yazarlarından ve aynı zamanda Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, yine Haksöz Dergisi yazarı ve Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer gazeteci yazar Kenan Alpay da yayınladıkları videolarla Halis Bayancuk Hoca’ya yapılan zulme karşı olduklarını ifade ederek destek mesajı verdiler.