Halis Hoca, 9 Nisan günü 3 yıl süren tutukluluk sonrası hakkında tahliye kararı verildikten sonra medyada oluşan karalama kampanyaları ve meclis genel kurulundaki müdahaleler sonrası cezaevinden çıkmadan yeniden tutuklanmıştı.
9 Nisan sonrası yapılan ara duruşmalarda ise heyet, medya baskısına ve siyasi dayatmalara boyun eğmiş, Halis Hoca hakkında tutukluluğa devam kararları vermişti. Tahliye kararı verildiğinde mevcut olan şartlar güçlenerek devam etmesine rağmen, kaçma şüphesi, delillerin toplanamaması gibi hukuka ve akla aykırı gerekçelerle tahliye talepleri geçiştirilmişti.
Bugün görülecek duruşmada Yüce Allah’tan, El Fettah ismiyle Halis Hoca’nın esaret bağlarını çözmesini temenni ediyoruz.
Sayfayı sık sık güncelleyiniz…
10.25 : Duruşma başladı.
10.43 : Avukatların dosyaların birleştirilmesi talebi ile ilgili savcı itirazda bulundu.
10.46 : Dosyaların birleştirilmesi ile ilgili mahkeme ara verdi.
10.51 : Ara sonrası Heyet salona yeniden geldi.
11.01 : Birleştirme taleplerinin reddine karar verildi.
11.04 : Savcı, Halis Hoca’nın tutukluluğunun devamını talep etti.
11.14 : Heyetin sözü savunma makamına vermesi ile Halis Hoca’nın avukatının savunmasına geçildi.
12.08 : Halis Bayancuk Hoca’nın savunması başladı.
12.40 : Karar açıklandı. Mahkeme, Halis Hoca’mızın tutukluluğunun devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 18 Eylül’e erteledi.
Halis Hoca’nın tarihe geçecek son savunmasından;
“Allah’a hamd, Resûl’üne salât ve selam olsun. Allah’ın selamı hidayete tabi olanların üzerine olsun.”
- Bugün bir talebi ve o talebin gerekçelerini dillendireceğim. 9 Nisan günü mahkeme üç gerekçeyle beni tahliye etti. Savcının itirazı üzerine bir üst mahkeme de tekrar tutukladı.
- Yani üç yıldır dosyayı bilen mahkemenin kararını; bu dosyaya dair hiçbir bilgisi olmayan, verdiği kararla, yargılandığım maddeden dahi haberi olmadığı anlaşılan bir mahkeme bozdu.
- Daha sonra o güne dair belgeler ortaya çıkınca resim netleşti. Sakarya haricinde bir duruşmanın da Mecliste yapıldığını anlamış olduk. Başkanlığını HDP’li Meral Danış Beştaş, üyelerini CHP’li Özgür Özel ve AKP’li Özlem Zengin’in oluşturduğu paralel bir duruşma yapılmış aynı gün, aynı saatlerde.
- Babamla beni karıştıracak kadar dosyaya uzak; müebbet ceza aldığım iftirasını dillendirecek kadar ön yargılı; Osman Kavala’nın duruşmalarına katıldığını ve dosyasının bomboş olduğunu, hiç katılmadığı benim dosyam doluymuş gibi konuşarak ahlaki ilkelerle tüm bağını koparmış heyet kararını açıkladı.
- Karara göre ben IŞID’in Halifesi ve aynı zamanda katiliydim. Zinhar yeniden tutuklanmam gerekiyordu. Oysa bu sistemin yasalarından 138. maddeye göre görülmekte olan bir davayla ilgili Mecliste görüşme yapılamaz, soru sorulamaz, herhangi bir beyanda bulunulamaz.
- Yasaları mustazaflar üzerinde bir sopa olarak kullanan cahiliye sistemi nedense bu yasaları kendisi için bağlayıcı görmüyor; abdest aldığı yerde abdest bozuyor; Mecliste kendi yasalarını çiğniyor. Görülmekte olan bir dosya hakkında konuşmak şöyle dursun, hüküm dahi veriyor.
- Pagan/Putperest toplumlar helvadan put yapar, ona tapar, acıkınca da elleriyle yaptıkları ilahları afiyetle yerlerdi. Meclis yasa yapıyor-ki bu ilahlık iddiasıdır; yalnızca İlah yasa yapabilir- söz konusu muvahhidler olunca yasayı afiyetle yiyor.
- Diyebilirsiniz ki; bu Meclistekilerin eylemidir, bizimle ne ilgisi var? Var, efendim var! Çünkü o gün yaşananlardan anladık ki Mahkeme beni tutuklamadan önce Mecliste tutukluğum ilan edilmiş; 15 dakika sonra da Mahkeme beni tutuklamış, yani sistem tepeden tırnağa çürümüş, yozlaşmış.
- Meclis tutanaklarına göre; HDP’li vekil 20.27’de konuşup konuyu gündeme getiriyor, oturum kapanıyor. 20.42’de AKP’li vekil konuşuyor ve yapılan itiraz üzerine tutuklandığımı ilan ediyor. Saat “20.42”
- Şimdi; mahkemenin beni tutukladığı saate bakın. Hâkimlerin elektronik imzası 21.00-21.01… Zaten ben SEGBİS’ten 21.00 gibi odama dönerken, önünden geçtiğim her hücre “geçmiş olsun” diyordu.
- Çok şaşırdım. Acaba tutuklandığımı nereden biliyorlardı? Meğer ben SEGBİS ile duruşmaya başlamadan önce 20.42’de Meclis TV’den haberi almışlar
- İşin daha ilginç tarafı; bugün Sakarya Adliyesi, SEGBİS kaydının ellerinde olmadığını söylüyor. Anlayacağınız duruşma kayıtları yanmış, bitmiş, kül olmuş… Sistem kendilerini akıllı, bizleri aptal mı sanıyor?
- Zuhruf Suresi’nin 54. ayetinden öğrendiğimiz kadarıyla; tüm Firavuni sistemler halklarını aptal yerine koyarak ve fasıklaştırarak kendilerine itaatkâr bir köle hâline getiriyor ve “Ben ne diyorsam sizin için doğru odur!” diyorlar.
- Ancak biz bu gayri İslami sistemi, toplumu istihfaf yöntemlerini ve fısk düzenini reddettiğimiz için cezaevindeyiz, ötekiyiz. Bu yalana inanmadığımızı ve bu Ali Cengiz oyununu lanetlediğimizi ilan ediyoruz.
- Dün, yargıyı ele geçirdiğini sananların yok ettiği belgeler, bugün nasıl bir bir ortaya çıkıyorsa; bugünün zalimlerinin yok ettiği de yarın ortaya saçılacak ve hakikat ortaya çıkacaktır.
- Tabii şunu da unutmasın kimse: Bunlar Allah katında kayıtlıdır ve bir gün O’nun (cc) huzurunda tüm sırlar ortaya dökülecektir. Meclisteki paralel heyetten de, sizden de, bu zulmün asıl mimarından da o gün davacı olacağım.
- Unvanlar, statüler, korumalar, zırhlar… bu dünyada sizleri koruyabilir. Ancak El-Kahhâr olan Allah’ın katında size hiçbir faydası olmayacak. Tevbe etmez, Allah’a (cc) dönmez ve bu zulmü ıslah etmezseniz ebedî ateşe mahkûm olacaksınız.
- Bu zulüm sürecine katkı sunan bir diğer kurum cezaevidir. Normalde tahliye olan birini bir saat içinde dışarı çıkarırlar. O kadar acele ederler ki eşyalarınızı toplayamaz, komşularınızla vedalaşamazsınız. Beni ise tam “altı saat” boyunca hiçbir işlem yapmadan beklettiler.
- Demek ki birileri “Bırakmayın!” diye talimat verdi. Zaten cezaevi kapısına beni almaya gelen arkadaşların yanında bir de polisler bekliyor. Ne hikmettir ki ben SEGBİS’e çıkmadan birkaç saat önce ayrılıyorlar. Birileri arayıp “Beklemenize gerek kalmadı.” dedi herhâlde…
- Tüm bunlar yaşanırken şeytanın modern sesi ve Firavunların gönüllü sihirbazı medya boş durmuyor ve tekrar tutuklama olsun diye elinden geleni yapıyor.
- Burada durmak istiyorum: Gördüğünüz gibi Kemalisti, saltanatçısı, Marksisti, Leninisti, yargısı, cezaevi ve medyası bu zulme ortak oldular. Asla bir araya gelmeyen Kemalistlerle saltanatçılar; milliyetçilerle komünistler ehli tevhide karşı birleştiler.
- Evet, küfür tek millettir. Söz konusu ehli tevhid olunca ışık gören yarasa gibi çığlık çığlığa aynı safta toplanıyorlar. Hiç şüphesiz bu düşmanlık bize değil, cahiliyenin her tonuna “La/Hayır” diyen tevhid akidesinedir.