Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının satır başları şöyle;
Suriye meselesi Türkiye için asla bir macera veya sınırlarını genişletme çabası değildir. Türkiye yaklaşık 40 yıl boyunca bölücü terör örgütü kullanılarak ağır siyasi, ekonomik ve insani maliyetlerle enerjisi tüketilen bir ülke olmuştur. Biz ülkemizi bu kısır döngüden kurtarmak için pek çok yol denedik.
Ülkemizin Suriye’de yürüttüğü mücadelenin anlamını hala kavramayanların bulunduğunu üzüntüyle görüyoruz.
Ülkemizi güney sınırları boyunca terör koridorlarıyla kuşatmaya kalktılar. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile biz ayrıca güneyimizdeki kuşatmayı üç noktadan kırdık. Suriye sahasında verdiğimiz mücadelede bölgede etkinlik gösteren güçlerle diyaloğu sürdürmeye ehemmiyet verdik. Bize verilen sözlerin çoğu tutulmamış olsa da bu yolu açık bırakmak için büyük çaba gösterdik. İdlib meselesi özellikle kurgulanan bir konu olarak önümüze geldi. Yaklaşık 4 milyon insan sınırlarımıza doğru harekete geçmiştir. Bunların 1,5 milyonu şu anda sınırımızdadır. Biz bunlara yönelik güvenli bölge oluşturalım ve iskan edelim diye çalışmalar sürdürüyoruz. İdlib meselesinde amaç bizi köşeye sıkıştırmaktı.
3,7 milyon Suriyeliyi ülkemizde barındırıyoruz, yeni bir göç dalgasını kaldırabilecek durumda değiliz.
“Biz oraya Suriye halkının davetlisi olarak gittik”
Biz oraya Esed’in davetlisi olarak gitmedik. Biz oraya Suriye halkının davetlisi olarak gittik. Suriye halkı bu iş bitti demeden bizim oradan çıkma niyetimiz de yok. Dün sayın Putin’e de söyledim. ‘Sizin orada ne işiniz var?’ Eğer siz üs kuracaksanız, yine kurun ama orada bizim önümüzden çekilin bizi rejim ile başbaşa bırakın. Ona da biz çekildik diyemiyorlar. Menfaatleri nedir inanın bunu çözebilmiş değiliz.
“Terör örgütlerine teslim mi olalım?”
Karşımızdaki senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türkiye’dir. Suriye’de istediklerini alanlar, namluları hemen Türkiye’ye çevirecektir. Şu anda ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum: ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ sorusu, aslında ‘Türkiye terör örgütlerine ve kendine düşman bir rejime teslim olmalı.’ önerisini bize tavsiye ediyorlar. Bunların yaptığı budur.Terör örgütlerine teslim mi olalım? Ülkemize düşman rejime boyun mu eğelim? Vatanımızın bütünlüğüne göz dikenlerin önünde diz mi çökelim? Bölgemizde her yerde evinden yurdundan olanların gidecek yerleri var en azından onları koyalım bir kenara hiç birşey olmasa bile Türkiye var. Bizim elimizde yurdumuzdan olduğumuzda gidecek yerimiz var mı? Kimileri Amerika’yı kimileri Avrupa’yı aklından geçirebilir. Değerli arkadaşlar şahsen benim yok, sizlerin de olmadığına inanıyorum. O zaman ülkemize sıkı sıkıya sahip çıkıp, hangi bedeli ödememiz gerekiyorsa ödeyeceğiz.
İdlib harekatımızda önceki gün vermiş olduğumuz 34, daha sonra 36’ya çıktı. Şehitlerimiz inanıyorum ki bu milletin vatan kılınması mücadelesinin zirve yaptığı noktalardır. 20 günlük harekat boyunca vermiş olduğumuz şehitlerin ailelerine şahsım milletim adına başsağlığı dilerken milletimizin de başı sağolsun diyorum. Bu kutlu mücadele için bütün bu adımlar inanıyorum birer bu milletin verdiği mücadelede alacağı mesafenin inşallah işaret fişekleridir. Amacımız ülkemizi şehitler vermediğimiz huzurlu bir geleceğe inşallah taşımaktır.
“2 bin 100’ün üzerinde rejim askeri öldürüldü”
Hamdolsun şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmıyoruz. Şu ana kadar 2 bin 100’ün üzerinde rejim unsuru artık rejim unsuru da demeyelim onların askerleri öldürülürken aralarında 94 tank, 37 obüs topu, 28 çok namlulu roketatar, 17 zırhlı aracın da bulunduğu 300’e yakın araç gereç imha edilmiştir. Pek çok yer de ağır ateş altına alınmak suretiyle tahrip edilmiştir. Her geçen gün bu baskıyı artıracak kararlılığımızı göstereceğiz. Dün akşam itibarıyla 7 kimyasal ürünlerin olduğu depo, onlar da yine patlatılmıştır. İşin bu noktaya gelmesini asla arzu etmezdik. Ama madem ki kendileri bizi buna zorladılar sonuçlarına da katlanacaklar.
Suriye’de tüm sınır hattımız boyunca 30 kilometre derinliğinde bir güvenli bölgeyi bilfiil oluşturmak için çalışmalarımız devam ediyor.
Dün gün boyu liderlerle görüşmelerimiz oldu, ana muhalefetin başı hariç. O, arama lütfunda bulunmadı. Neymiş ben onu arayacakmışım. Ben seni ne arayım ya, dünya bizi arıyor, sen de bizi ararsın, biz de sana bütün detaylarıyla her şeyi veririz.
Bize verilen söz neydi? YPG, PYD’yi bunları bu bölgelerden çıkacaklardı. Ne Rusya ne ABD bu sözleri tutabildi, çıkaramadılar.