Kullanılmış maske ve eldiven atıkları tehlike saçıyor

Koronavirüs pandemisi sonrası için ”Dünya artık eskisi gibi olmayacak” yorumları yapılsa da gidişatı değişmeyen, çoğu da kötü yönde olan durumlar var. Diğer etkilere göre daha az konuşulsa da pandeminin çok önemli bir etkisi daha var: Kirlilik.

Zaten küresel dünyanın en büyük sorunlarından olan çevre kirliliği, normalleşme adımları sonrası sokaklarda daha fazla görülen maske, eldiven gibi kişisel hijyen malzemesi atıklarıyla giderek daha da artıyor.

Bu konuya dikkat çeken Evrensel haber sitesi, Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Utku Fırat ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Plastik kirliliğinin giderek arttığına vurgu yapan Utku Fırat, maske ve eldiven atıklarının kaynağında ayrıştırılması ve bertaraf edilmesinin çevre kirliliğinin önlemesinin yanında ‘bulaşın enfekte’ riskini düşürmek için de hayati önemde olduğuna dikkat çekiyor.

Pandemide atılan “normalleşme” adımları sonrası sokaklara atılmış ya da sulardan çıkarılan maske ve eldiven atıklarıyla zaten var olan plastik kirliliğine yenileri eklenmiş oldu. Dünyada pek çok çevre örgütü bu konuda tartışmalar yürütüyor ancak konu Türkiye’de pek konuşulmuyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 7 Nisan 2020 tarihinde 84334 sayılı bir genelge yayımlayarak pandemi sürecinde tek kullanımlık maske, eldiven gibi kişisel hijyen malzeme atıklarının yönetimine ilişkin alınması gereken tedbirleri açıklamıştı. Genelgeye göre, bu atıklar diğer atıklardan ayrı biriktirilmeli, üstelik biriktirme ekipmanları da dış müdahalelerden etkilenmeyecek özellikte yapılmış olmalı ve ağzı kapalı tutulmalıydı. Yine genelgeye göre atıklar çift kat poşetlenerek ağzı kapalı şekilde 72 saat bekletildikten sonra evsel atıklarla birlikte düzenli depolama tesislerine gönderilmeliydi.

Peki uygulama nasıl oldu, oluyor? ÇMO İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Utku Fırat’a göre; “Pandemi süreci boyunca doğru atık yönetimi konusunda halkın yeterince bilgilendirilmemesi kirliliğin daha fazla artışına neden oldu. Yaşanan pratik hem bu atıkların doğaya kontrolsüz bir biçimde verilmesine neden oldu, hem de bu atıkların doğru yönetilememesinden dolayı bulaşın yayılma riskini artırdı.

Utku Fırat, maske, eldiven ve diğer kişisel hijyen malzemesi atıkları için önerilen tedbirlerin büyük çoğunluğunun ev karantinasına ve kapalı mekanlarda uygulanmaya uygun olduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

“Ancak bu uygulamanın sokakta pratiğe geçirilmesi imkansızdır. İnsanlar özellikle “normalleşme” sürecinden sonra işe gidiş gelişlerinde belirli bir süre kullandığı maske ve eldiveni değiştirme ihtiyacı hissediyor. Bu da doğal olarak günlük yaşam içerisinde pek çok farklı alanda maske ve eldiven atıklarının oluşmasına neden oluyor. Hal böyleyken, merkezi hükümetten yerel yönetimlere kadar, yönetme sorumluluğu bulunanların gerekli dış mekan ekipman teminini sağlayamaması dikkat çeken bu kirliliğin oluşmasındaki en önemli nedenlerden birisi olarak karşımızda duruyor.”

Sularda zaten ciddi bir plastik kirliliği var. Pandemi süreci öncesinde sucul sistemlerdeki kirliliğin yüzde 60-80’inin plastik kirliliği oluşturuyordu. Pandemi sürecinde maske ve eldiven atıklarındaki artış da su kirliliğine ciddi olumsuz etki yaptı ve doğru atık yönetim pratikleri hayata geçirilmezse bu kirlilik daha da artabilir. Yani sokaklara atılan maske ve eldiven atıkları gerek cadde yıkama faaliyetleri gerekse yağış vb. nedenlerle kanalizasyon sistemine gidiyor. Kanalizasyon sistemlerinin doğrudan derelere, göllere ve denizlere verildiği bölgelerde bu bütün bahsettiğimiz atıkların buralara ulaşması demek. Zaten plastik kirliliğinin baskıladığı ekosistemlere ekstra maske ve eldiven kirliliğinin de eklenmesi su canlıları açısından daha da olumsuz bir tablonun oluşmasına neden olacaktır.

Ne yazık ki bu konuda gerekli ve yeterli önlemler alınmıyor. Pandemi sürecinde ortaya çıkan kirliliği içinde bulunduğumuz ekolojik krizden ayrı ele almamak gerektiğini düşünüyorum. Atık yönetimi bulaşma riskini azaltmak için hayati önemde.”

  • Atık yönetiminde gözetilen unsur, maliyet değil halk ve çevre sağlığı olmalı. Bu kapsamda acilen atıkları kaynağında ayrı toplanması için gerekli teknik altyapı sağlanmalı ve teşvik edici faaliyetler örgütlenmelidir.
  • Atık sektöründe çalışanların -atık kağıt işçileri, belediyelerin temizlik işlerini yapan personel, ambalaj atığı toplama ayırma tesislerinde çalışan personel- tek kullanımlık maske ve eldiven atıklarından kaynaklı enfekte olma riski en yüksek gruplar. Atıklarla temas ederek çalışan bu işçilerin sağlığının korunması için ülke genelinde en azından bu atıkları içeren farklı renk poşet uygulaması hayata geçirilmeliydi, bu konuda daha fazla gecikilmeden adım atılmalıdır.
  • Alıcı ortama (deniz, göl, dere) arıtılmadan hiçbir atıksu deşarjı yapılmamalıdır.
  • Kirliliğin en büyük kaynağının sanayi olduğu gerçeği göz önünde bulundurulursa kirlilik öneyici tedbirleri almayan işletmelerin üretimi durdurulmalıdır.
  • Üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştirilerek ihtiyaca göre üretim ve tüketim süreçlerinin örgütlenmesi gerekmektedir. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img

Sıcak Gelişmeler

Benzer Haberler