Cerrah Tohti hiçbir zaman ağustos 1995 de yaşadığı o günü unutmayacak. Birinin iradesi olmadan onun organını aldığı zamanı.
Çin’deki Xinjiang bölgesinde sıcak bir gündü. Komutan onun çalıştığı iş yerinden çıkmasını istedi ve ne yapacaklarını söylemeden onu idam yerine getirmişti.
Dr. Tohti, “İdam edilmiş cesetlerin dağın güneyinde yattıklarını görüyordum. Belki 20, bilmiyorum.” Tohti aynı zamanda tüfek atışlarını duyduğunu söyledi ve içeriye girmesini istediler. “O beni kenara çekip bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu: ‘Şu senin, karaciğerini ve iki böbreğini çıkartman için.’ Mahkum bir uygur idi. Uygurlar Xinjing’ da müslüman bir azınlıktı . Hristiyanlar, tibetliler ve palun gong uygulayıcılar gibi. Çin rejimi uygurlulara baskı kurdular. O an’dan itibaren robot gibiydim. Kesmeye başladığımda kanamaya başladıklarını görüyordum. Yani bu demek oluyor ki kalbi hala kan pompaliyordu. O hala yaşıyordu. Ayrıca kestiğimde vücudu mücadele etmeye çalışıyordu.” Mermi adamı öldürmek için değildi , diyor Tohti. “Teknik bakımından ben öldürdüm onu.”
O günden 25 sene sonra Tohti Londra’ya taşındı. ”Çin rejiminin, bir insanın hiçbir zaman yapamayacağı şeyleri yaptırana kadar kendi adamlarının beyinlerini nasıl yıkadığını anlamak çok seneler sürdü” dedi. “İngilizce öğrenmeye başladığımda ve bu dünyada neler olduğunu okuyabilince, anladım ki insan hakları ve insan medeniyeti diye bi kavram var. O an gururumdan kalbime gömülü olan o kutsal yine açığa çıktı.”
Bugün Tohti edindiği tecrübeyi halkı uyarmak için ifade etmeye devam ediyor. Sözlerini ise anlattığı şeylerin bir vahşet olduğunu belirterek bitiriyor.