YouTube üzerinden yayın yapan Medya Press, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya’yı konuk etti. Gündemdeki konular hakkında soruları yanıtlayan Kaya, Halis Bayancuk yargılamaları hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. Süreç hakkında oldukça önemli noktalara değinen Kaya, aynı suçlamalarla ve 3 ayrı yargılama ile 37 buçuk yıl ceza verilmesi hukuksuzluğuna dikkat çekti.
Program sunucusu Berfin Demir’in “Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Halis Bayancuk’un silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan 15 yıl hapsi istendi, 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Bayancuk da savunmasında silahlı terör örgütü olduklarına dair somut delillerin olmadığını ve üzerine böyle bir etiket yapıştırıldığını söyledi. Bunun üzerine Bayancuk’un iyi halinden dolayı mahkeme heyeti cezasını 12 yıl 6 aya indirdi. Siz başından beri bu davayı takip ediyorsunuz. Tüm bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz yani bu davada karar nihai midir yoksa itiraz yolu açık mıdır?” sorusu üzerine Rıdvan Kaya yargılamalardaki temel hukuksuzluklara değinerek son verilen ceza üzerinden bir değerlendirme yaptı;
“Öncelikle bu ve buna benzer hukuki süreçlerin bize göre iyi işlemediği, birtakım aksamalara uğradığı daha doğrusu hukuksuzluk noktasında ciddi sorunların ortaya çıktığı başka davaları da yakından takip etmeye çalışıyoruz; bunlara ilişkin en azından itirazlarımızı kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyoruz. Bu bahsettiğiniz dava ile ilgili, Halis Bayancuk davası ile ilgili en son Bakırköy 16. Ağır Ceza’nın verdiği karar ile ilgili -sorduğunuz kısım ile ilgili- şunu söyleyeyim: Tabii bu nihai karar değil. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bu karar temyiz sürecini başlatacak. Şöyle ki: Savunma tarafı bu karara itiraz edince önce istinaf mahkemesine gidecek, istinaf mahkemesinde bozulursa tekrar dava Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gelecek. Eğer istinafta da onaylanırsa, ondan sonra tabii savunma tarafının büyük bir ihtimalle bunu Yargıtay’a taşıyacağını biliyoruz. Bu süreçler tamamlanmadan, kesinleşmiş bir karardan bahsedemeyiz. Mahkemenin verdiği karar nihai karar değil onu vurgulayayım.
Bununla ilgili olarak yani şuna dikkat çekmek istiyorum: Halis Bayancuk ile alakalı bu verilen ceza kararı üçüncü ceza oldu. Bu çok enteresan gerçekten. Yani daha önce Bakırköy 11. Ağır Ceza Mahkemesi, yine örgüt yöneticiliği iddiası ile yargılandığı davada 12,5 yıl ceza vermişti ve ondan sonra Sakarya’da verilen bir ceza vardı. Yine aynı şekilde örgüt yöneticiliği iddiası ile yargılandığı davada gene bir 12,5 yıl ceza daha almıştı. Bu üçüncü ceza oldu ve aynı şahsın, Van’da da bir davası devam etmekte. Muhtemelen -yani gidişat onu gösteriyor- dördüncü ceza da oradan çıkacak. Yani burada şunu bir kere daha vurgulamakta yarar görüyorum: Halis Bayancuk’un düşünceleri, yaklaşımları, tarzı birileri tarafından hoş bulunmayabilir. Rahatsızlık da duyulabilir, buna karşı da çıkılabilir. Fakat bizi daha çok ilgilendirmesi gereken, bizim üzerinde durmamız gereken husus şu ki: Bu kişi bu davalarda somut delillerden bahsedemiyoruz, dosyalara yansıyan ibarelerden gördüğümüz somut delillerden daha ziyade görüşlerinden dolayı yargılandığını düşünüyoruz ve bundan dolayı da hakikaten çok ciddi bir rahatsızlık duyuyoruz. İnsanlar görüşlerinden dolayı yargılanmamalılar. İnsanların eğer açık bir şekilde şiddet eylemleri yoksa ya da şiddete teşvik anlamında çağrıları yoksa, görüşleri birileri tarafından hoş görülmese de yaygın anlayışla ters düşse de bu anlamda, bu noktada herhangi bir yargılamaya, cezalandırmaya konu olmamalı diye düşünüyoruz. Bu noktada Halis Bayancuk davasının bu anlamıyla Türkiye hukuk tarihine geçecek davalar arasına şimdiden girdiğini söyleyebiliriz. Yani burada tekrar vurgulamak istiyorum; bu dosyalara biz baktığımız zaman -savunma tarafından bilgilendirildik ve bununla alakalı bir takım bizimde araştırmalarımız, incelemelerimiz oldu- öncelikle bu davalarda sanığın suçlanmasına yeterli malzeme teşkil edecek herhangi bir veri ve delil bulunmadığını, daha ziyade değişik yerlerde yaptığı konuşmalarının, beyanlarının dosyalara, çok tehlikeli görüşler olarak girdiğini görüyoruz ve bu yönüyle de bu olayın hukuki zemininin zayıf olduğunu düşünüyoruz. Buradan şunu vurgulamak isterim: Eğer insanlar bu anlamda yani delile ihtiyaç duyulmadan, görüşlerinin kamuoyunda ortaya çıkarttığı bir anlamda, mesela tepkiye ya da infiale bağlı olarak yargılanıp cezalandırılmaya başlandıkları takdirde bunun çok tehlikeli sonuçlar yayacağının, Türkiye’nin önceki dönemlerde bu tür sıkıntılar yaşadığının, artık bunların yaşanmaması gerektiğinin altını çizmek isterim.”
İkinci olarak da şu: Bu davalarla alakalı çok çarpıcı bir durum var. Bu da ayrı bir hukuksuzluk göstergesi: Bakın! Aynı şahıs yaklaşık işte 2008’den beri tutuklanıp yargılanıyor, tahliye ediliyor. Sonra hakkında başka dosyalar, başka davalar açılıyor. Yaklaşık 2008’den beri sürdürülen bu dava süreçlerinde şu anda üç tane aynı nitelikli ceza aldı. Bir insan diyelim, bir örgütün yöneticisi veya üyesi olduğu eğer tespit edildiyse mutlaka yeni bir iddiayla yeni bir dosya açıp bu kişiyi, aynı suçlamalarla yargılayıp cezalandırmaya kalkacak olursa; yasa dışı örgüt suçlamasına muhatap olan insanların sayısız defa ceza alması mümkün hale gelecek ki bu hukuk mantığına aykırı bir durumdur. Bu noktadan da Halis Bayancuk davalarının hukuk noktasında ciddi sıkıntılar, ciddi ihlaller içerdiğini ve mutlaka bununla alakalı istinaf süreçlerinin de bu konuda çok etkili olacağını düşünüyoruz. En azından Yargıtay noktasında. Çünkü bir üst yargı mercii olarak Yargıtay’ın bu davaları hukuk noktasında ortaya çıkan bu aksamaları, ihlalleri düzeltme noktasında Yargıtay’ın ciddi anlamda bu dosyaları ele alması gerektiğini düşünüyoruz ve bunu bekliyoruz.”