Hukuk reformu, söylemler/eylemler ve Halis Bayancuk davası | Enes Yelgün

Kasım ayında Hazine ve Maliye bakanının istifa etmesi ile beraber, Türkiye yeni bir gündemin içine girdi. Siyasiler, hukuk reformu olarak adlandırdıkları çalışmanın startını verdiklerini söylediler. Mağduriyetlerin toplumun her kesimine yayıldığı bu süreçte, hukuk reformu söylemi ister istemez bir iyimserlik havası oluşturdu.

Şer’i bir düzenin olmadığı ve yarattığını en iyi tanıyan Allah’ın (cc) insanlar için koyduğu kanunların uygulanmadığı bir sistemde, bu tarz reformların sadece birer yama vazifesi göreceği aşikar. Bu, hakikat olmakla beraber aradan geçen iki aylık süreçte sadece kamuoyuna mal olan birkaç hadise dahi söylemler ile eylemlerin bir olmadığını gösterdi.

Çıplak arama, mevzuatlarda açık bir şekilde yazıyor olmasına rağmen buna tepki gösterenler yalancılıkla suçlandı, hatta FETÖ’cü olmakla itham edildi.

Çalışma alanları oldukça kısıtlı olan STK’ların ellerini ayaklarını bağlayacak düzenleme onca tepkiye rağmen bir gün içinde yasalaştı.

Bunlar kamuoyunca bilinen ve bu sebeple sonuçları topluma yansıyan birkaç örnek. Ancak arka planda yaşanan hukuksuzluklar ise çok çok daha fazla. İşte bunlardan bir tanesi de Halis Bayancuk davası ile ilgili yaşanan son gelişme.

Sürecin Kısa Özeti

Halis Bayancuk Hoca, 2007 yılından bu yana Türkiye’de davet çalışmalarını yürüten bir davetçi. Bu süre zarfında, Halis Hoca hakkında, çeşitli terör örgütlerine üye/lider olmak iddiasıyla yedi ayrı soruşturma açıldı. Ağır ceza mahkemeleri düzeyinde görülen mezkur davaların bir kısmı birleştiği için dört ayrı dosyadan yargılaması devam etmekte. En son açılan soruşturma ise Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının ‘IŞİD terör örgütü liderliği’ iddiası ile açtığı soruşturma. 29 Mayıs 2017 tarihinde gözaltına alınan Halis Hoca, o günden beri Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmakta.

Bu yargılamanın ilk derece mahkeme düzeyindeki kısmı 27 Haziran 2018 yılında bitti ve mahkeme Halis Hoca’yı, ‘IŞİD terör örgütü liderliğinden ve örgüt propagandası yapmaktan’ ‘suçlu’ buldu. Ancak dosyanın temyize gittiği İstinaf 2. Ceza Dairesi, şu gerekçeler ile cezayı bozdu:

a1.png

‘Sanığa yüklenen silahlı terör örgütüne yönetici ve üye olma suçlarının temadi eden suçlardan

oluşu karşısında, hakkındaki davaların birleştirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun

tayin ve tespiti gerektiği anlaşılmakla;

İstinaf başvurusunda bulunan sanık müdafinin ve O yer Cumhuriyet Savcısının istinaf

nedenleri bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan CMK’nın 280/1-d maddesi uyarınca diğer

yönleri incelenmeksizin hükmün öncelikle bu sebepten dolayı BOZULMASINA,

Dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine gönderilmesine…’

İstinaf mahkemesi mealen şunu söyledi:

‘Sanık hakkında aynı suçlamalar ile birden fazla dosya açılmıştır. Bunların içeriği incelenmeli ve sanığın hangi örgüte mensup olduğu netleştirilip dosyalar birleştirilerek yargılama yapılmalıdır.’

İstinaf mahkemesinin bozma kararı sonrası dosyayı tekrar inceleyen Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi bu karar doğrultusunda, Halis Hoca hakkında 2008 yılında başlatılan ilk soruşturmanın devam ettiği 16. Ağır Ceza Mahkemesindeki dosya ile aralarında bağlantı bulunduğuna karar vererek dosyayı kapattı ve 16. Ağır Ceza Mahkemesi ile birleştirdi. Ancak 16. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı kabul etmediği için dosya, Yargıtay Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gitti. Yargıtay Uyuşmazlık Mahkemesi, ‘ne şiş yansın ne de kebap’ diye özetleyebileceğimiz kararında, ‘Birleştirme gereklidir ama faydası yoktur.’ diyerek birleştirme kararını reddetti.

a2-003.jpg

Yargıtay, aslında bu dosyaların birleştirilerek görülmesi gerektiğini, ancak birleştirilmesi istenen dosyalarda Halis Hoca dışında başkalarının da olduğunu ve onlar için bu birleştirme kararının olumsuz sonuçlarının olacağını söyledi. Halbuki Halis Hoca Sakarya’daki dosyada tek başına, Bakırköy’deki dosyada ise istihbarat raporlarına göre ölü olarak bilinen bir kişi ile beraber yargılanıyordu. Yani Yargıtay ölü olduğuna dair nerede ise kesin  kanaat olan bir kişiyi korumak adına Halis Hoca’nın iki ayrı dosyadan iki ayrı ceza almasına göz yumacağını söylemiş oldu. Maalesef, daha önceden yapılması gereken basit bir işlem, Sakarya Mahkemesi Halis Hoca hakkında ikinci defa ceza verdikten sonra gerçekleşti ve Bakırköy 16. Ağır Ceza Mahkemesi Halis Hoca ile beraber yargılanan kişinin ölü olduğuna dair kanaat oluştuğu için dosyayı tefrik edip Halis Hocayı tek başına yargılamaya başladı.

Her ne kadar Sakarya ve Bakırköy’deki mahkemeler dosyaların birleştirilmesine ve İstinaf’ın kararına direnseler de bu süreçte başka mahkemelerde birleştirmeler yapıldı ve Halis Hoca’nın aynı suçlamalar ve delillerden oluşan yargılamaları dört mahkemeye kadar düştü.

Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi İkinci Defa Nasıl Ceza Verdi?

Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi birleştirme kararının reddedilmesi üzerine başka bir mahkeme ile birleştirme yapmayı denemek yerine alelacele bir karar ile tekrardan ceza vermeye çalıştı. Ancak burada, Halis Hoca’nın mahkemelerinde görmeye alışkın olduğumuz yeni bir hukuk garabeti ile daha karşılaştık. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 2014 yılında Halis Hoca hakkında açılan ve kendisinin gördüğü dava ile Sakarya’daki dosya arasında hukuki, fiili, şahsi irtibat bulunduğu gerekçesi ile birleştirme yaptı. Olması gereken şu idi:

Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi ya bu kararı kabul edecek ve Halis Hoca hakkındaki dosyalar üçe düşecekti ya da reddedip dosyayı uyuşmazlık mahkemesine gönderecekti.

Peki onlar ne yaptı? Hiçbir şey! Evet hiçbir şey yapmadılar ve sanki Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi böyle bir karar almamış gibi yargılamayı sonlandırdılar. Neticede, Halis Hoca hakkında hiçbir örgüt ismi belirtilmeden ‘Silahlı Terör Örgütü Yöneticisi Olmak’ suçlaması ile 18 Eylül 2020 tarihinde ceza verdiler.

18 Eylül günü verilen bu karar Halis Hoca’nın yargılamalarının siyasi olduğunun en bariz göstergesi idi. Çünkü karar verilirken, ileri sürülen ve davayı direkt etkileyecek hiçbir talep dikkate alınmadı; acele bir şekilde dosya kapatıldı.

Alınan karar birçok hukuksuzluk barındırıyordu. Hepsini ayrıntıları ile anlattığımızda sayfalar sürebilecek bu hukuksuzlukları maddeler halinde, özet bir şekilde incelediğimizde şu hususları rahatlıkla zikredebiliriz:

1. Mahkeme, Yargıtay ve İstinaf”ın birleştirmeye işaret eden kararlarını dikkate almamış ve dosyayı karara bağlayarak aynı suçlamalar ve delillerden dört ayrı ceza verilmesinin önünü açmıştır.

2. Mahkeme, sadece inanç açıklaması olan ve demokrasi karşıtı söylemlerin olduğu yazı ve ses kayıtlarını örgüt liderliğine ceza gerekçesi yapmış, düşünceleri yargılamıştır.

3. Mahkeme, yıllardır var olan tutukluluğu dikkate almamış ve ceza kesinleşse bile yattığı süre hesap edilerek kısa sürede serbest bırakılması gereken Halis Hoca’yı tutuklu olarak yargılamaya devam etmiştir. Halihazırda 2008 yılından beri Halis Hoca’nın tutuklu kaldığı süre 9 yıla, Sakarya Mahkemesi özelinde ise 4 yıla yaklaşmıştır.

4. Mahkeme, dosyaya giren ve Halis Hoca’nın zikredilen örgütler ile bir alakasının olmadığını açık şekilde beyan eden istihbarat raporlarını kulak arkası etmesinin yanında, Halis Hoca IŞİD suçlaması ile yargılanıyor olmasına rağmen ‘Silahlı Terör Örgütü Yönetme’ suçundan ceza verip örgüt ismi zikretmeyerek ayrı bir hukuk skandalına daha imza atmıştır.

aa.png

 

a3-001.png

Hukuksuzluğun Son Halkası: BAM Kararı

Türk hukuk sistemini az çok bilen herkes şu konuda mutabıktır: Mahkemelerden bir karar çıkması yılları alır. Bu hem ilk derece mahkemesi için hem de diğer aşamalar için böyledir. Halis Hoca hakkında 18 Eylül günü mahkumiyet kararı veren mahkemenin gerekçeli kararı yazması, bunun üzerine Halis Hoca’nın avukatlarının itiraz dilekçelerini hazırlaması ve bu kadar kapsamlı bir dosyada karar alınması sadece 3 ay sürdü. Evet, yanlış duymadınız sadece 3 ay! Üstelik bu süre zarfında, dosya iki defa yanlış mercilere gönderildi ve tüm süreç içerisinde, İstinaf Mahkemesi’nin karar verme süreci sadece 1 ay içerisinde gerçekleşti. Adaletin(!) tesisi için bu üstün çabayı gösteren gösteren hukukçular gözlerimizi yaşarttılar! Ve tabi doğal olarak çıkan karar da bizi şaşırtmadı:

a4.png

Halis Hoca için verilen mahkumiyet kararı onandı.

Hem de esasa ve usule ilişkin onlarca hukuksuzluk olmasına rağmen.

Hem de ‘Bu dosyalar birleştirilerek görülmesi gerekir.’ diyerek dosyayı bozan aynı heyet tarafından.

Hem de bozulma gerekçesi olan ayrı ayrı yargılama yapılması hali hala ortada duruyor iken.

Ve sadece hiçbir gerekçe gösterilmeyen bir sayfalık bir karar ile.

Şimdi Ne Olacak?

Bu kadar hızlı bir şekilde mahkumiyet kararının verilmesi ve dosyanın hiçbir şekilde incelenmemesi dosyanın siyasi olduğunun bariz göstergelerinden. Artık süreç Yargıtay’a taşınacak ve ilgili ceza dairesi, İstinaf’ın onadığı bu kararın hukuksuz olup olmadığını inceleyecek.

Halis Hoca herhangi bir örgüte üye ya da lider olduğu için değil, sistem karşıtı, İslami bir eleştiri yaptığı için yargılanmakta ve cezalandırılmaktadır. Örgüt isimleri sadece kamuoyunu manipüle etmek için kullanılan kılıflardan bazısıdır.

Ne olursa olsun bu sürecin takipçisi olmaya kararlıyız. Meşru her zeminde, yaşanan haksızlıkları dillendirecek ve zulme asla boyun eğmeyeceğiz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_imgspot_img

Sıcak Gelişmeler

Benzer Haberler