“Tevhid ile şirk tabiatları gereği kavga halindedir. Şirk ehli buldukları her fırsatta, düşmanlıklarının gereği olarak, İslam’a ve değerlerine saldırır. Kur’an’ın ifadesiyle ”Kinleri ağızlarında belirmiştir. Sinelerinin sakladığı (kin) ise çok daha büyüktür.” (Al-i İmran, 118)
Şirk ehli bazen Müslimlere savaş açar, bazen de Allah’a ve Resulüne. Müslimlere açılan savaş, Allah’ın (cc) sünneti gereği ‘döngüsel’ bir tabiata sahiptir; bazen onlar kazanır bazen biz. (Al-i İmran, 140)
Allah’a ve Resulü’ne açılan savaşa gelince bu, düz bir çizgide ilerler. Bu savaşın bir tarafı mutlak ğalib, bir tarafı mutlak mağluptur. Bu, dün de böyleydi bugün de böyle olacak. Allah ve Resulü kazanacak; Fransa kaybedecek. (Mücadele, 20-211)
Geçmişimizden hatırlayalım: Küfür orduları Allah Resulü’ne hakaret etmeye başlayınca, İslam alimleri zaferi müjdelerdi. Hiç şaşmaz, Allah Resulü’ne hakaretin ardından bozguna uğrarlardı.
Allah ömür verirse hep birlikte göreceğiz: Fransa’nın yaktığı ateş, Fransa’yı yerle bir edecek! Allah (cc) Semud kavmini helak etmek isteyince, kavmin şakilerine deveyi kestirmişti. (Neml, 48-52) Bu şakiler de Allah Rasulü’ne sövdü.
İlk Charlie Hebdo densizliğinden sonra ne olmuştu? Fransa, siyasi, iktisadi ve toplumsal kriz yaşamıştı. Sömürgesi olan Afrika ülkelerinde dahi sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Birinci densizlik sarstı; inşAllah ikincisi yıkacak.
Fransa densizliği kadar üzücü olan bir diğer mesele, konunun iç siyasete malzeme yapılmasıdır. Çin, ABD, Rusya ve 28 Şubat’ta İslam’a açıktan savaş açanları müttefik sayanların, Fransa’ya Allah Resulü için tepki gösterdiklerine inanalım mı?
Zira İslam, ihtiyaç halinde meydanlarda harcamak için el altında tutulan ‘ihtiyaç akçesi‘ değildir. Dinini iç siyaset malzemesi yapanların o dine hakaret edenlere söylecek sözü yoktur, olmamalıdır.”
Halis Bayancuk
Silivri 9 Nolu Kapalı Cezaevi